KATALOG NOTLARI
Maviyle kızılın birbirinin içine geçtiği bir fonda belli belirsiz bir ev kümesi, boya katmanları arasında beliren küçük bir göl... çok az şey gösteriyor ve söylüyor Sami Yetik bu resminde. Yaşadığımız dünyadaki ufak bir anı hapsetmiş resmine.
Bakışımızın yüzeyde dolanmasını, keşfettiğimiz renk katmanları ile konuşmamızı, bize gösterdiği küçük bir ayrıntıda hayallere dalmamızı, sadece küçücük bir parçasını seçerek aldığı sınırları belirli bir manzara karşısında bildiklerimizi sorgulamamızı arzuluyor. Güneşin battığı bir an da zamanı içimize çekmemizi ve resim sanatının o sınırlı yüzeyde gerçekleştirdiği mucizeyi duyumsamamızı istiyor.
SAMİ YETİK
İlk öğrenimini Şehzadebaşı Taşmektep’te yaptıktan sonra Çiçek Pazarı Rüştiyesi’ne ve Mülkiye İdadisi’ne devam etti. Bu okulda resim öğretmeni olan Osman Nuri Paşa’nın özendirmesiyle ilk resim çalışmalarına başladı. Harbiye’de Hoca Ali Rıza ile tanıştı. Böylece ilk sanat hevesleri, bilinçli bir seçime yönelmiş oldu. Harbiye’den subay çıktıktan sonra, Eyüp’teki Baytar Askerî Rüştiyesi’ne resim öğretmeni oldu. 1906’da birincilikle bitireceği Sınayi-i Nefise’ye devam etti. Mahmud Şevket Paşa’nın özel izniyle, Fransa’ya gönderildi. 1910-12 yılları arasında Julian Akademisi’nde Jean-Poul Laurens atölyesinde çalıştı. Yurda dönünce, Avrupa’da gördüğü yeniliklerin, Sanay-i Nefise pogramında yer almasını isteyen yazılar yazdı. Kuleli’de resim öğretmenliği yaptı. Türk Ressamlar Cemiyetinin kurucu üyelerindendir. Balkan Savaşı nedeniyle cephede birlikte bulunduğu Mehmet Ali Laga ile yakın dostluğunu sürdürdü. Birinci Dünya Savaşı yıllarında Boğaz müstahkem mevkiinde görev yaparken, yakından izleme olanağı bulduğu savaş sahnelerini resimlerinde işledi. Bu türün tipik örneklerini verdi. Gazetelerde sanat üzerine makaleler yazdı, orta dereceli okullar için iki albüm hazırladı. Resim sanatımızın kaynak kitaplarından biri olan, ancak ilk cildi 1940’ta yayımlanabilen “Ressamlarımız” adlı kitabını kaleme aldı. Asker ressamların yetişmelerinde etkin görevler üstlendi.