KATALOG NOTLARI
Endüstri devriminin başlangıcını temsil eden buhar makinelerinin ortaya çıkmasından sonra rüzgârın kaprislerine boyun eğmeden uzun mesafeleri kısa sürede geçen buharlı gemiler ressamları uzun süre büyülediler. Bu dönemin üzerinde geçen yıllar, uçsuz bucaksız mavilikleri hızla yararak yırtıcı bir hayvan gibi ilerleyen bu dev makinelerin insanlarda yarattığı heyecandan çok şey götürmemiş. Sami Yetik’in dikey bir tuval üzerinde, onlarca rengin menevişlendiği deniz ile gökyüzünü birbirine bağlarcasına konumlandırdığı bu heybetli kütle aştığı açık denizlerden sonra sığındığı bir limanda soluklanıyor. Geminin etrafında dolanan bir kayıkçı, kafasında fesi ile bulunduğu coğrafyaya dair ipucu veriyor. Tuvalin boyutları ile bir denge içerisinde göğe uzanan yelken direkleri ve resimdeki tüm diğer öğeler geometrik bir uyum yaratarak Yetik’in renk ustalığı kadar âdeta içsel bir matematiğe de sahip olduğunu ispatlıyor.
Peyzaj, Sami Yetik’in sanat yaşamının erken örneklerinden biridir. Yetik’in ilk gençlik ve olgunluk yılları, İkinci Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e, İmparatorluk’tan yeni Türk Devleti’nin kuruluşuna geçildiği hareketli bir döneme denk gelmektedir. Bu dönemin siyasal değişimleri; düşünsel ve sanatsal yaşamı da etkilemiş, II. Mahmut döneminden bu yana süregelen Batılılaşma çabalarının yoğunlaşmasıyla Türk resim sanatına da büyük etkide bulunmuştur.
Peyzaj adlı eserinde Sami Yetik, diğer ressamlara nazaran dikey kompozisyonları sıkça kullanmıştır. Ana motifi oluşturan büyük geminin yanında ve arkasında kayıklar, gemiler ve arka planda resme farklı bir ışık katan empresyonist izler taşıyan bir şehir ve liman görüntüsü göze çarpmaktadır. Gökyüzündeki bulutlar ve denizdeki ışık yansımaları empresyonist izler taşırken, genç Sami Yetik’in bu döneminde klâsik akademik sanat anlayışını yoğun olarak uyguladığını görüyoruz.
İlerleyen yıllarda, Paris’teki resim eğitiminin de etkisiyle akademik yaklaşımdan uzaklaşarak Türk sanatına yeni bir iç dinamizm getirecek sanatçılar grubunda yer aldı.