Büyük Ustalardan Tablolar | Sonbahar 2008 - 2
Lotlar - 225-A
SULTAN III. MEHMED - FERMAN
Lot 176-A
KATALOG NOTLARI
Mülkname-i Humayûn Sultan III. Mehmed (1595-1603) tuğralı. h. 1004 (1595) tarihli.
Boyut: 197,5 x 50 cm.
Fiyat: 300.000 TL / $211.268,00
Müzayede: Sonbahar 2008 - 2- Büyük Ustalardan Tablolar
Tablo : Tablo
Altınla çekilmiş tuğrası klâsik tarzda muhtelif renkte bulut motifleriyle tezhiplenmiş.
Altın ve siyah mürekkep kullanılarak celî divanî hatla Konstantiniyye’de yazılmış. “Kanuni Sultan Süleyman döneminde vezir olan Mehmed Paşa’ya verilen ve ondan Lütfü Bey’e geçen Defteri Hakani’de kayıtlı olan Selanik Sidre Kadılıklarında Hortaç, Olgarunu, Zağlanya, Gülmerde, Rogarak, Doğancı Tikforum’da bulunan hudutları ve sınırları bütün hakları ile vaki, rüsumu örfiyesiyle malkiyeti belli olan çiftlikler, çayırlar, otlaklar, kışlaklar, ziraat olunur yerler ve bahçeler, Lütfü Bey’in vefatı ile kızı Sultan Zahide’ye intikal eder. Sultan Zahide’nin de vefatı üzerine yukarıda zikredilen yerler hukuk ve dine uygun olarak oğlu Mustafa’ya geçer. Kanuni Sultan Süleyman’ın da onayladığı bu mutasarrıf hakların Mustafa’ya verilmesini Sultan III Mehmed’inde onaylaması” hakkında. 13 satır.
OSMANLI LAKE FERMAN KUBURU
Lot 176-B
Silindir formunda. Kahverengi zemin üzerine altın yaldızlı iri yaprak ve çiçek motifleriyle bezeli. 17. yüzyıl.
Fiyat: 5.000 TL / $326.800,00
KATALOG NOTLARI
Müzayede: Sonbahar 2008 - 2- Büyük Ustalardan Tablolar
Tablo : Tablo
Boyut: Uzunluk: 55 cm.
Vakfiye
Lot 177
KATALOG NOTLARI
Sultan II. Bayezid (1481 - 1512) tuğralı. h.888 (1483) tarihli.
Boyut: 322,5 x 28,5 cm.
Fiyat: 200.000 TL / $13.072.000,00
Altınla çekilmiş tuğrasının kenarları çok ince siyah mürekkeple tahrirlenmiş. Tuğranın iç ve dış beyzesi ile kürsü kısımları bulut, yaprak ve çiçek motifleriyle tezhiplenmiş. Alt kısmında kadıların tasdiki yer almakta. Vakfiyenin üst kısmındaki serlevha altın, lacivert, siyah ve bordo renkte döneminin tüm özelliklerini taşıyan motiflerle tezhiplenmiş. Serlevhanın ortasında Besmele yer almakta. Altın ve siyah mürekkep kullanılarak rık’a hatla yazılmış. “Öncelikle verdiği nimetlere karşılık Allah’a hamd ve Peygamber’imize ve arkadaşlarıma selamla başlar. İlim tahsil etmenin önemi, hayır ve bir malı başkalarının yararına olarak vakfetmenin önemi, hayır ve bir malı başkalarının yararına olarak vakfetmenin ehemmiyetinden bahsedilir. Dünyada ne ekilirse (ne iyilik yapılırsa) ahrette onun biçileceği belirtilir. Allah’ın rızasını gözeterek Defterdar Ahmed bey B. Abdullah’ın malını vakfettiğinden ve Allah’ın mükafatını kat kat vereceğinden bahsedilir. Vakfedilen yerin Dimetoka Nahiyesi’ne bağlı Ahmed Fakih diğer ismi Eceköy olan köyün tamamının olduğu belirtilir. Bundan sonra buranın alınıp satılamayacağı, mülk edinilemeyeceği ve miras bırakılamayacağından bahsedilir. Vakfın mütevelliliğini ölünceye kadar Ahmed bey kendisine hasr eder. Öldükten sonra nesilden nesile çocuklarına, bunların da nesli bittikten sonra kölelerinin en iyisine şart koşar. Bunların da nesli bittiği zaman o zamanın hakiminin seçeceği kişiye bırakır. Vakfa mütevelli olanların vakfa sahip çıkması ve hasılatlarını toplama görevi verilir. Vakfın gelirlerinin de bir takım görevlilere verilmesini şart koşar: - Gelirlerin bir kısmını kendisine şart koşar. - Otuz dirhemini mezarının başında hergün 12 adet İhlas Suresi’ni okuyup ruhuna hediye eden kişiye şart koşar. - Otuz dirhemini Kuran okumak için mezarına gelen kişilere mezarın kapısını açan, kapayan ve kandillerini yakan kişi ile kandil yağı ve hasır masrafı için şart koşar. - Otuz dirhemini vakfın rakabesine (ana parasına) şart koşar. - Bir kısmını dönemin naibm (hakim)lerinin yiyecek içecek ihtiyacı için şart koşar. - Sonra Müderris (üniversite hocası) Kasım’ı vakfına mütevelli tayin eder. Sonra buraların vakfedildiğine dair mahkeme kayıtları tutulup şahitlerin şahitliklerine müracaat edilir. Böylece bu köyün kesinlikle vakfedildiğine kadı huzurunda karar verilir. Bundan sonra bu vakfı değiştirmeye çalışanların, bu yolda girişimde bulunanların Allah’ın cezasına müstehakk olacakları ve lanetleneceklerinden bahsedilir. Bu vakfı yapanın sevabının da Allah tarafından kat kat verileceği belirtilir.” Şahitler: Mevlana Muslihiddin El-Kesteli, Mevlana Muhyiddin el-Hac Hasan, Sinan b. Mehmed, İshak b. İbrahim Büyük Vezir, Mevlana Hamid, Sinanüddin es-Suyusi, Mesih b. Abdülbay, Ahmed Çelebi Fenerli, Mevlana el Hac Muslihiddin Abdullah, Davut b. Abdülvedud, Sinan Çelebi Ohrili, Mevlana Muhyiddin. 49 satır.
Berat (Temlikname)
Lot 178
KATALOG NOTLARI
Sultan II. Bayezid (1481 - 1512) tuğralı.
Boyut: 119 x 31 cm.
Fiyat: 150.000 TL / $9.803.900,00
h.888 (1483) tarihli. Altınla çekilmiş tuğrasının kenarları çok ince siyah mürekkeple tahrirlenmiş. Siyah mürekkep kullanılarak celî divanî hatla Edirne’de yazılmış. “Padişahın başarılı hizmetlerinden dolayı Dimetoka’ya bağlı Ahmed Fakih Köyü’nü mülk olarak istediği gibi kullanmak üzere Defterdar Ahmed Bey’e lütfeder. Bu mülkü satmak, kullanmak veya vakfetmek yollarından birini tercih etme hakkını da verir. Aynı zamanda bu malın kendi nesline intikal edeceği ve başkalarının buraya müdahele edemeyeceği” hakkında. Şahitler: Kazasker İbrahim b. Halil, Vezir Hafız b. Abdülhayy, Hazine-i Amire Defterdarı Abdullah b. Yusuf, Vezir Mesih b. Abdullah, Vezir İshak b. İbrahim, Kazasker Abdüsamed. 13 satır.
Divan Şairi Ahmed Rıdvan (Tütünsüz Ahmed Bey) Ailesine ait.
ŞEVKET DAĞ AYASOFYA içinde osman hamdi
Lot 179
KATALOG NOTLARI
Eski Türkçe imzalı. Tuval üzerine yağlıboya. Çok az bir restorasyonu bulunmakta.
Boyut: 65 x 51 cm.
Fiyat: 175.000 TL / $11.438.000,00
Bizans’ın görkemli geçmişine ve Osmanlı’nın tarihsel kimliğine mimari bir ünite olarak bir başyapıt vurgusuyla işaret eden Ayasofya Cami’nin içi, kendisini mekanların sessizliğine adamış Şevket Dağ için olağanüstü bir güzellik sunuyor. Bir ibadet mekanının taşıdığı eşsiz havayı, resimlerinin ana konusu olarak gören bu büyük usta, bir parçası olduğu medeniyetin duvarlarını, tarihi dokusunu her bir resminde inceden inciye örüyor, araştırıyor. Taşıyıcı kolonların ibadet edenleri yuttuğu bu eşsiz mekan düzenlemesinde sanatçı ilk kez yaşadığı dönemden gerçek bir kişiliğe yer veriyor. Elinde tespihi, kaftanı ve sakalı ile kendisini tipik bir doğulu olarak resimlerinin ana kahramanı olarak gösteren Osman Hamdi, işte tam karşımızda! Bu gerçek bir karşılaşma anı değil şüphesiz. Şevket Dağ, kendisi gibi tüm yaşamını Osmanlı’nın kültürel ve tarihsel kimliğine adamış büyük bir ustaya saygısını göstermek üzere onu gerçek bir mekanın içerisine yerleştiriyor. Ne de olsa mekanda dolanan fısıltılar, duvarlara yansıyan ilahiler, mekanı var eden her türlü etnografik öğe meslektaşının da büyük
bir zevk ve aşkla duyumsadığı ve boyadığı özellikler.
VECIH BEREKETOĞLU KURBAĞALIDERE
Lot 180
İmzalı. Duralit üzerine yağlıboya.
Boyut: 33 x 49 cm.
Fiyat: 25.000 TL / $1.634.000,00
KATALOG NOTLARI
Neredeyse bir otoportre gibi Hasan Vecihi Bereketoğlu’nun tüm resimsel serüvenine işaret eden Kurbağalıdere, bir renk ve ışık cümbüşü içerisinde kaynıyor... Ressamın adıyla özdeş olan bu dere, kent dokusu içerisinde zamanının tüm güzelliklerini içerisinde barındıran eşsiz bir doğa parçası.
Bir ressamı ömrü boyunca aynı konuyu yapmaya itecek kadar kendisine tutsak eden bu dere, muhtemelen Bereketoğlu için bir mikro evrendi. Perspektifsel her türlü denemeye açık, rengin optik yanılsamasını sayısız açıyla sınamak için ideal bir gözlem sahası sunan bu alan, sanatçının kendisini evinde hissettiği bir yuva olmalı. Küçüklü büyüklü lekeler, teknelerin gövdelerinde dolanan renk pınarları, yeşilin mavi ile buluşarak tüm konturları yutup erittiği bu peyzaj, Bereketoğlu’nun en yetkin çalışmalarından biri.
VECİHİ BEREKETOĞLU
Hasan Vecihi Bereketoğlu 1892 yılında Rodos’ta doğdu. Kazasker Bereketzade Cemal’in oğludur. Babasının memuriyeti dolayısıyle ilk ve ortaokul öğrenimini Mısır’da yaptı. Liseyi Rodos’ta tamamladıktan sonra meslek olarak hukuk alanını seçti. Fakat çocukluğundan itibaren resimle meşgul olduğu için, bu alanın dışına taştı ve kendisini resme verdi. İlk derslerini Halil Paşa’dan alan Bereketoğlu, Paris’te Akademi Julian’a devam etti. Sanatçı, Türk Ressamlar Cemiyeti ve Güzel Sanatlar Birliği kurucularındandır. ‘Güzel Sanatlar Birliği’nde kurduğu uzun süre empoze ettiği eğilimin hatırı sayılır bir temsilcisi oldu. Başlangıçtan bu yana Empresyonist sanat inancıyla çalışan sanatçı, bu inancı ile realizmi birleştirdi ve birbirinden güçlü eserler verdi. Hikmet Onat’ınkini hatırlatan bir işçilikle renk bakımından başarılı görünüm ve natürmortlar meydana getirdi.
Bereketoğlu’nun çok rahat çalışması, aydınlık, şeffaf nüanslarla donanmış bir paleti vardır.
Sanat tarihimizin yakın geçmişinde ayrı yeri bulunan Halkevleri çalışmalarında da verimli olan sanatçı aynı zamanda velüd bir ressamdır. Resim ve Heykel Müzesi’nde, Milli Kütüphane Koleksiyonunda, pekçok resmi bulunan Bereketoğlu, Türk resim sanatının yaratılmasında payı bulunanlardandır.
SAMİ YETİK GÜN BATIMI
Lot 181
Eski Türkçe imzalı, h. 1328 (1910) tarihli. Tuval üzerine yağlıboya. Çok az bir restorasyonu bulunmakta.
Boyut: 32,5 x 40,5 cm.
Fiyat: 30.000 TL / $1.960.000,00
KATALOG NOTLARI
Maviyle kızılın birbirinin içine geçtiği bir fonda belli belirsiz bir ev kümesi, boya katmanları arasında beliren küçük bir göl... çok az şey gösteriyor ve söylüyor Sami Yetik bu resminde. Yaşadığımız dünyadaki ufak bir anı hapsetmiş resmine.
Bakışımızın yüzeyde dolanmasını, keşfettiğimiz renk katmanları ile konuşmamızı, bize gösterdiği küçük bir ayrıntıda hayallere dalmamızı, sadece küçücük bir parçasını seçerek aldığı sınırları belirli bir manzara karşısında bildiklerimizi sorgulamamızı arzuluyor. Güneşin battığı bir an da zamanı içimize çekmemizi ve resim sanatının o sınırlı yüzeyde gerçekleştirdiği mucizeyi duyumsamamızı istiyor.
SAMİ YETİK
İlk öğrenimini Şehzadebaşı Taşmektep’te yaptıktan sonra Çiçek Pazarı Rüştiyesi’ne ve Mülkiye İdadisi’ne devam etti. Bu okulda resim öğretmeni olan Osman Nuri Paşa’nın özendirmesiyle ilk resim çalışmalarına başladı. Harbiye’de Hoca Ali Rıza ile tanıştı. Böylece ilk sanat hevesleri, bilinçli bir seçime yönelmiş oldu. Harbiye’den subay çıktıktan sonra, Eyüp’teki Baytar Askerî Rüştiyesi’ne resim öğretmeni oldu. 1906’da birincilikle bitireceği Sınayi-i Nefise’ye devam etti. Mahmud Şevket Paşa’nın özel izniyle, Fransa’ya gönderildi. 1910-12 yılları arasında Julian Akademisi’nde Jean-Poul Laurens atölyesinde çalıştı. Yurda dönünce, Avrupa’da gördüğü yeniliklerin, Sanay-i Nefise pogramında yer almasını isteyen yazılar yazdı. Kuleli’de resim öğretmenliği yaptı. Türk Ressamlar Cemiyetinin kurucu üyelerindendir. Balkan Savaşı nedeniyle cephede birlikte bulunduğu Mehmet Ali Laga ile yakın dostluğunu sürdürdü. Birinci Dünya Savaşı yıllarında Boğaz müstahkem mevkiinde görev yaparken, yakından izleme olanağı bulduğu savaş sahnelerini resimlerinde işledi. Bu türün tipik örneklerini verdi. Gazetelerde sanat üzerine makaleler yazdı, orta dereceli okullar için iki albüm hazırladı. Resim sanatımızın kaynak kitaplarından biri olan, ancak ilk cildi 1940’ta yayımlanabilen “Ressamlarımız” adlı kitabını kaleme aldı. Asker ressamların yetişmelerinde etkin görevler üstlendi.
OSMAN HAMDİ HAN İÇİ
Lot 182
KATALOG NOTLARI
Tuval üzerine yağlıboya.
Boyut: 84 x 62 cm.
Fiyat: 2.000.000 TL / $140.845.000.000,00
Provenance:
* İstanbul Beyoğlu’nda bir sanatçının koleksiyonu.* M. Koleksiyonu.* Özel Koleksiyon.– 1971’de İş Bankası Kültür Yayınları’nca İstanbul’da yayımlanan ve Mustafa Cezar tarafından hazırlanan “Sanatta Batı’ya Açılış ve Osman Hamdi” kitabı, s.337’de yer almaktadır.Portakal Sanat ve Kültür Evi Yıldız Sarayı/Silahhane Binası. 5 Kasım 1989. Müzayede Kat. No: 289’da yer almıştır.
Perspektifsel düzeninde sayısız bakış hattının örüldüğü, karanlık-açık ve loş bölgelerin ışık huzmeleriyle aydınlatıldığı, tarihsel dokusuyla hem geçmişin heybetini hem de ressamın yaşadığı zamandaki çöküş yıllarını ele veren bir hanın sade, ulvi ve dingin görünüşüne bakıyoruz. Mimari bir ünitenin tek başına cesaretle resmin asıl konusunu oluşturduğu bu gizemli resim, mistik anlamlarla örülü bir yaşam alanı olarak karşımızda duruyor. Osman Hamdi’nin sayısız başyapıtında olduğu gibi burada da resmin asıl konusu ressamın, tarihsel kimliğe ve bir coğrafyanın taşıdığı kültürel değerlere gösterilen ilgi. Öyle bir ilgi ki bu, hemen yanıbaşımızda duran sembolleri imgeleştiriyor, kültürel ve tarihsel verileri neredeyse antropolog gibi inceden inceye parçalara ayırıp gözden kaçırdığımız anlamları onlara iade ediyor. Batıda eğitim gören, kültürel kimliğini doğu ile batı arasındaki eşikte inşa etmeye çalışan özel, dönemi içerisinde pek çok ressamdan ayrılan entelektüel bir birikimi var Osman Hamdi’nin. Sadece bir hanın içini değil, o hanın geçmişindeki gizemi ve geleceğindeki kaderi de derinden hissettiriyor izleyicisine. Eski günlerin şatafatı yok belki bu handa ama tarihin ve kültürün taşıdığı tüm sesler, kokular, hatıralar renk, perspektif ve anlam olarak yüzeyde dolanıyor. Resmin neredeyse tamamına hakim olan beyaz renk sadece ışık olarak değil mekanın kimliği olarak da hana eşsiz bir güzellik katıyor.
OSMAN HAMDİ
Türk resminin kurucularından Osman Hamdi Bey aslen Sakızlı Rum bir babanın oğludur. İstanbul’da doğan sanatçı ilk öğrenimine Beşiktaş’ta başladı, sonra Maarif-i Adliye’ye geçti. Resim sanatına olan ilgisine karşın babasının isteği üzerine Paris’e hukuk eğitimi almak üzere gönderildi. Orada hukuk okurken bir yandan da Güzel Sanatlar Okulu’na devam etti. Burada dönemin ünlü orientalist ressamı, Gerome’dan resim dersleri aldı. 12 yıl kaldığı Fransa’dan 1869 yılında İstanbul’a döndü.
Aynı yıl Vilayet Umur-u Ecnebiye Müdürü olarak Bağdat’a atandı. 1873 yılında Viyana Evrensel sergisine hazine eşyasını götürmekle görevlendirildi. İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin kurulmasında katkısı oldu. Sayda kazılarında bulduğu İskender Lahdi’ni müzeye kazandırdı. 1883 yılında Sanayi-i Nefise Okulunun kurulmasına önayak olarak okulun başına geçirildi.
Bir kültür adamı, arkeolog ve müzeci olarak da tanınan Osman Hamdi Bey, çağdaş resim sanatımıza kompozisyon türünde figürü, orientalist bir yaklaşımla getirdi. Resimleri iki ana yolda gelişti. Ama o özellikle gerek Avrupa’da, gerek Türkiye’de orientalist bir ressam olarak değerlendirildi. Osman Hamdi Bey’i batılı orientalistlerden ayıran en büyük özellik onlar gibi bir doğu nostaljisi içerisinde değil doğrudan doğruya kendi kültür dünyasını, içinde yaşadığı mekanları, çevresindeki kişileri ve nesneleri resminde işlemiş olmasıdır. Doğulu giysiler
içerisinde, akademik resme özgü bir işçilik yansıtan bu figürlerde, Doğu dünyasının görkemli yaşamı ve mistik felsefesi ağır basar. Ayrıntıyı, bütünsel bir düzen içerisinde kavrayış, Osman Hamdi resminin temel özelliğidir.
Osman Hamdi Bey ressamlığının yanısıra arkeolog, müzeci ve eğitimci kişiliğiyle de 19. yüzyıl
Osmanlı-Türk sanat ve kültür dünyasına damgasını vurmuş bir şahsiyettir.
OSMAN HAMDİ DİLENCİ
Lot 183
KATALOG NOTLARI
İmzalı, 1867 tarihli. İmzanın yanında Osman Hamdi’nin Fransızca “A son ami Rim..” ithafı yer almakta. Masif maun ahşap üzerine yağlıboya.
Boyut: 40 x 31 cm.
Fiyat: 275.000 TL / $17.974.000,00
Portakal Sanat ve Kültür Evi 2002 Kış Müzayedesi 22 Aralık 2002 Müzayede Kat. No: 246/A’a yer almıştır.
Batılının görmek istediği Doğu’yu ters yüz ediyor Osman Hamdi. 1867 tarihli bu küçük ölçülerdeki başyapıt, sadece Türk resminde figür uygulamasının doğum anındaki konu seçimine işaret etmekle kalmıyor, bir ustanın ilk gençlik yıllarındaki kabiliyetli fırça sürüşünü de ortaya seriyor. Sepetinden çıkardığı azığını usul usul yiyen bu figür, bağdaş kurmuş haliyle gerçekten de takındığı poza uygun bir vücut düzenlenişine sahip. Gövdesi, kol ve bacakları arasındaki uyum, vücudunun bağdaş kurarken aldığı şekil, ışık gölgeli alanların bu duruşa yaptığı katkı dikkat çekici. Doğanın ışığı ve dokusuyla uyum içinde gündelik bir ihtiyacın karşılandığı bu eyleme konu alan figür olağanüstü bir gözlemin ürünü. Sakalından, duvar dibinde beliren gölgesine, ön bölümdeki ışıklı yeşil alandan gerilere uzanan mavimsi siyah boşluğa kadar küçücük bir resme sığdırılabilecek tüm özellikleri hassas bir ustalıkla bünyesinde toplayan bir resim bu.
Prof. Dr. SEMRA GERMANER
Osman Hamdi Bey’in kırlık bir alanda oturmuş dinlenen ve bu arada önündeki sepette bulunan azığını yiyen bir yolcuyu anlatan resmi sanatçının ilk dönemlerine ait ender çalışmalardan biri olması açısından önemlidir. Paris’te öğrenci iken yaptığı resimlerden olan tablo 1867 tarihli olup bir dostuna ithaf edilmiştir. 1867 yılı Osman Hamdi’nin profesyonelliğe adım attığı yıldır. Aynı yıl Paris’te açılan ve Sultan Abdülaziz tarafından ziyaret edilen 1867 Paris Uluslararası Sergisi’nin Güzel Sanatlara ayrılan bölümünde Hamdi Bey’in “Çingenelerin Molası”, “Pusuda Zeybek” ve “Zeybeğin Ölümü” adlı üç yapıtı yer almıştır. Renklerin egemen olduğu ve ressamın yaşantıyı bütün doğallığı içinde anlattığı bu yalın tablo da aynı döneme aittir.
HASAN SAİM ÇARŞIDA DÜKKAN
Lot 183-A
KATALOG NOTLARI
19. - 20. yüzyıl İmzalı. Tuval üzerine yağlıboya.
Boyut: 56 x 46 cm.
Fiyat: 60.000 TL / $3.922.000,00
Bir Türk ressamın elinden çıkan muhtemelen en oryantalist resme bakıyoruz. Bir pazar yerinde küçük giriş açıklığı ile her türlü erzak ve nesnenin satıldığı bir dükkan ve önünde duran iki figürün görünür kılındığı bu resim, Batılı bir bakışın talep edeceği tüm özelliklere sahip. Net ve açık şekilde Doğunun yaşam tarzına işaret ediyor, insanları gündelik gerçekliklerinin çok ötesinde başka bir gerçeklik olarak görünür kılıyor. Tezgahın üzerine oturan adam ne kadar anlamsız bir hareket gerçekleştirse de resmi tamamlayan, hatta kuran bir karakter olarak önde yer alıyor. Dükkanın içindeki adam ise tipik bir Doğulu tüccardan beklenilen rahatlık içerisinde. Yine de şunu unutmamak gerek: Henüz yeni yeni figür sorunsalı ile uğraşan Türk resminde örneğine az bulunur bir gerçeklik içerisinde resmedilen iki insan bedeni var karşımızda. Her ikisi de doğru bir oranlamayla yerleştikleri kompozisyonunun merkezi öğeleri olarak konuyu taşıyor ve izlediğimiz resme anlam kazandırıyor.
HOCA ALİ RIZA FİGÜRLÜ PEYZAJ
Lot 184
Eski Türkçe imzalı. Tuval üzerine yağlıboya. Çok az bir restorasyonu bulunmakta.
Boyut: 65 x 81 cm.
Fiyat: 300.000 TL / $19.600.000,00
KATALOG NOTLARI
Önce Kuleli Askeri İdadisi, ardından Harbiye’de eğitim gören ve burada önce Nuri Paşa, daha sonra da Paris’ten henüz dönmüş olan Süleyman Seyyid’den resim dersleri alan Hoca Ali Rıza’nın yetenekli bir ressam olduğu henüz öğrencilik yıllarında hissedilir. 1881 yılında, Harbiye resim sınıfında göstermiş olduğu başarılardan ötürü Sultan II. Abdülhamid tarafından Nişan-ı Mecidiye ile ödüllendirilen Hoca Ali Rıza, 1883 yılında Harbiye’de resim öğretmeni olur. Hoca Ali Rıza’nın Türk Resim Sanatı Tarihi’ndeki önemi, Türkiye’de açık hava ressamlığını ve poşad geleneğini başlatan sanatçı olmasında yatar. Aralarında Darüşşafaka, İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’nin de bulunduğu çeşitli kurumlarda vermiş olduğu derslerde de öğrencilerini daima doğadan çalışmaya yöneltir Hoca Ali Rıza. Sanatçı hazırladığı taş baskı albümlerinin de katkısı ile ardıllarını etkilemiş ve kendi adıyla anılan bir ekol oluşturmuştur. Başlangıçta hayali ya da kartpostaldan çalışarak manzaralar yaptığı ve Empresyonizmi kendi kendine keşfettiği bilinmektedir. Hoca Ali Rıza’nın bu resmi, onun gerçek bir mekanı duyumsayarak gerçekleştirdiği ve sanatının tüm karakteristik özelliklerini yansıtan bir başyapıtıdır.
HOCA ALİ RIZA
Üsküdar Rüştiyesi’nde başladığı eğitimine 1879-1880 yıllarında Kuleli askeri Lisesi’ne daha sonrada Mekteb-i Harbiye-i Şahane’ye devam etti. Okulda bir atölye açmak için, zamanın genel kurmay başkanı Edhem Paşa’ya yaptığı başvuru kabul edildi ve atölyenin başına Osman Nuri Paşa getirildi. Genellikle deniz konulu peyzajlarıyla tanınan Nuri Paşa, yapıtlarındaki plastik değerlerin zenginliğinden çok, sanatı sevdiren eğitimce kişiliğiyle tanınırdı. Hoca Ali Rıza, Osman Nuri Paşa, Süleyman Seyyid Bey ve Monsieur Kess’ten dersler aldı. Bu dönemde özellikle desen bilgisini ileri bir düzeye ulaştırdı. Bununla birlikte iyi bir sanat eğitimcisi olmanın da sırlarını öğrendi. 1894 yılında kurulan Yıldız Porselen Fabrikası’nda Fausto Zonaro ve dönemin pek çok yerli ve yabancı sanatçısıyla birlikte Ali Rıza Bey’in de porselen tasarımları da yer aldı. İkinci Meşrutiyet’ten sonra kurulan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nde başkanlık yaptı. Hocalıktan 1910 yılında emekli oldu. Ancak orta dereceli okullarda ve Darüşşafaka’da hocalık görevini sürdürdü. Üsküdarlı lakabıyla anılan ressam, yaşamı boyunca İstanbul’un bu yöresiyle özdeşleşti.Türk resmine ilk defa doğanın gerçek tadını getiren ressamların başında geldi. Manzara değişmez konusu olarak resimlerinde ağırlıklı bir yer tutar. Gölgesi kayalıklara vuran ağaçlar, ahşap evleriyle eski sokaklar, yaz sıcağının rehavetine gömülü kır kahveleri, sahillerin ıssız görüntüsü, Hoca Ali Rıza’nın tutku ile eğildiği konulardı.
HOCA ALİ RIZA MAĞARA VE DENİZ
Lot 185
Eski Türkçe imzalı, h.1340 (1921) tarihli. Tuval üzerine yağlıboya.
Boyut: 33 x 46 cm.
Fiyat: 60.000 TL / $3.922.000,00
KATALOG NOTLARI
Bir ressam muhtemelen kimsenin uğramadığı bir mağaranın içine niçin sığınır? Niçin görünüşü tersine çevirip görmediğimiz bir yüzeyin resmini gerçekleştirmeye soyunur? Bu soruların cevaplarını bulmak gerçekten güç. Hoca Ali Rıza’nın çift ağzı olan bir mağarayı içeriden, eşsiz bir denizi görecek şekilde boyadığı bu kompozisyonunu yorumlamak neredeyse imkansız. Bir eşine yine aynı sanatçıda şahit olacağımız bu kompozisyon gerçekten de tarif edilebilir verilerden yoksun. Çift ağızlı mağarayı sembolik bir öğe olarak yorumlamaya kalkışmak nafile bir çaba çünkü bu konuya el atan ressamın katıksız bir doğa düşkünü olduğundan başka bir çözümleme ileri sürmek anlamsız. Öte yandan sadece kayaların ve suyun resmedildiği bu kompozisyon resimsel tatlarla donatılmış durumda. Sarp ve keskin köşelerin eriyip yok olduğu, gölgelerin denizin yansımasıyla ışıl ışıl parladığı bu ilginç kompozisyonun ufuk çizgisinde beliren yelkenli, uzaklarda kalan bir yaşam belirtisine işaret ediyor. Ressam, hayallerinde kaçıp sığındığı, yalnızlık ve deniz kokan bu mekanda hayali bir gerçeklik kuruyor.
SÜLEYMAN SEYYID Kuyudan su çeken kadın
Lot 186
Eski Türkçe imzalı, h.1299 (1881) tarihli. Tuval üzerine yağlıboya. Çok az bir restorasyonu bulunmakta.
Boyut: 47,5 x 39 cm.
Fiyat: 300.000 TL / $19.600.000,00
KATALOG NOTLARI
1 Kasım - 14 Kasım 2006 tarihleri arasında T.B.M.M. Milli Saraylar Daire Başkanlığı ve Kültür ve Miras Başkanlığı tarafından Abu Dabi, Al-Nakhael Salonu'nda düzenlenen “Osmanlı Saray Koleksiyonundan” sergisinde yer almıştır. (Sergi kataloğu, s.168)
1881 tarihli bu küçük figürlü kompozisyon Türk resminde beden kullanımının başlangıç evresindeki konu seçiminin çeşitliliğine işaret etmesi açısından önemli. Bir iç avluda kuyudan su çeken bir ev kadınının yaptığı işe uygun vücut hareketiyle yerine getirdiği bu eylem sadece bir kadını değil, aynı zamanda Osmanlı’nın son dönemindeki ev hayatının arka planına da ışık tutuyor. Kadının kıyafetinin yüzeyinde dolanan saydamlaşmış koyu pembe doku Süleyman Seyyid’in tipik ve karakteristik rengi olarak bir imza gibi tüm kompozisyonu dolduruyor. Evin arka bahçesinin düzenini de ele veren resim, su testisinden takunyasına, kuyuyu ören taştan evin ahşap kaplamasına kadar sanatçının gündelik bir yaşam sahnesini ne kadar iyi gözlemleyip görünür kıldığının izleri ile yüklü. Süleyman Seyyid, Batı resminde 15. yüzyılda başlayan janr sahnesinin Türk resmindeki az uygulamalarından belki de ilkine imza atıyor.
SÜLEYMAN SEYYİD
İlk ve orta öğrenimini, Maltepe ve Maçka Askeri Rüştiyeleri’nde tamamladı. İdadi ve Harbiye’deki öğrenciliği sırasında çizdiği tarih konulu karakalem ve suluboya resimleriyle, hocaları Chirans ve Kees’in dikkatini çekti. Sultan Abdülaziz tarafından Paris’e Mekteb-i Osmaniye’ye gönderildi. Orada “menazır”, “resm-i hattı”, “resm-i talidi” ve “resm-i mücessem” konularında gördüğü eğitimle sanat bilgisini geliştirdi. Mekteb-i Osmani kapatılınca, bir süre, o dönemin ünlü hocalarından Cabnel’in yanında çalıştı. Paris Güzel Sanatlar Okunu bitirdi. 1875’te İstanbul’a döndü.
Bir süre ressam Osman Nuri Paşa’nın yardımcılığını yaptı. Daha sonra Harbiye’de resim öğretmeni oldu. Kuleli Askeri Lisesi’nde ve Askeri Tıbbiye’de öğretmenliğini sürdürdü. “Mülkiye-i Şahane”nin kurulmasında katkısı oldu. Süleyman Seyyid resimlerinde konu olarak çoğunlukla natürmortları, özellikle de portakalları seçmiştir.
Perspektif kurallarına çok dikkat ettiği için kendisine “metrologiste” lakabının takıldığı Süleyman Seyyid, yayımlama olanağı bulamadığı “Fenn-i Meazır” adlı bir kitap yazmıştı. Süleyman Seyyid, Türk resimlerinde bir erken dönem izlenimcisi olarak, kendisinden sonra gelen kuşakları etkilemiş ve klasik resim geleneğinin katı kuralcılığını aşmakta başarılı olmuştu.
SÜLEYMAN SEYYID HAVUZLU BAHÇE
Lot 187
Boyut: 47 x 38 cm.
Fiyat: 90.000 TL / $5.882.000,00
KATALOG NOTLARI
Eski Türkçe imzalı, h.1310 (1892) tarihli. Tuval üzerine yağlıboya. Çok az bir restorasyonu bulunmakta.
Yaprakların göğe uzanıp neredeyse güneşi örttüğü bir ağaç kümesinin altında aykırı bir form olarak yerleştirilmiş bir havuz... Süleyman Seyyid, yeşilin hakimiyetindeki bu eşsiz resminde bir yandan perspektifsel düzen konusundaki yeteneğini diğer yandan optik bir yanılsamanın göz kamaştırıcı sihrini görünür kılıyor. Suya yansıyan ağaç gövde ve dalları ile suyun yeşilimsi maviliği arasındaki pırıltılı oyun ressamın hünerli fırçasından adeta süzülerek ortaya çıkıyor. Etrafta ilahi bir aydınlık olarak dolanan ışığın yarattığı atmosfer ise bakmaya doyamayacağımız bir kompozisyon doğuruyor. Görmenin hazzı ile resim yapmanın coşkusu arasında sıkışan ressam, gördüğü küçük koruluğu ışığın ve rengin tüm ulviliğiyle donattığı bir açık hava ibadet mekanına dönüştürüyor.
FEYHAMAN DURAN ÇİÇEKLİ NATÜRMORT
Lot 188
KATALOG NOTLARI
İmzalı, 1959 tarihli. Duralit üzerine yağlıboya.
Boyut: 54 x 46 cm.
Fiyat: 50.000 TL / $3.268.000,00
Eski Kemal Erhan Koleksiyonu.
Sümbüllerin coştuğu, kasımpatıların dirimsel tazelikle patladığı ölüme direnen bir çiçek demeti. 1914 Kuşağı’nın portre sanatındaki eşsiz yorumcusu bu sefer 1959 tarihli bir resminde bitki dünyasının ayrıntılarına odaklanıyor. Sarı bir kumaş fon önünde taç yapraklarını büken bu çiçekler yaşamsal tazeliklerini yitirmeye başlamışlar. Zaman onlara geri döndüremeyecekleri bir son hazırlıyor. Ressamında muhtemelen hayranlıkla izlediği bu gerçek, adına ölüdoğa dediğimiz bu resim türünün dünyadaki faniliğimize vurgu yapan en güçlü yanı. Sanatçı yaşadığı bu mutluluk ve şaşkınlık anını resimsel tüm parçaların ustalıkla birbirine bağlandığı bu sade kompozisyonda bir kez daha keşfediyor.
FEYHAMAN DURAN
Annesinin isteği üzerine Galatasaray’a girdi. Okulun hocalarından Abdurrahman Şeref Bey’in himayesinde okudu. Resim sanatına ilgi ve yeteneği bu okul sıralarında başladı. Galatasaray’ı bitirince aynı okulda Hüsn-ü Hat hocalığına geçti. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’ne üye oldu. Şevket Dağ, onun portre türündeki çalışmalarını başarılı bulduğundan, Paris’e gönderilmesi için okulun müdürü Tevfik Fikret’e öneride bulundu. Sanatçının Paris’e gitmesi bir başka nedenle, Abbas Halim Paşa’nın kızın için yaptığı portre ile gerçekleşir.
1910’da Paris’e giderek Julian Paul Laurens ve Cormon’dan ders aldı. Yurda döndüğünde
1951’e kadar Sanay-i Nefise’de hocalık yaptı. Intérieur, portre ve natürmortlarıyla tanınan sanatçının resimlerinde serbest renk tuşlarından oluşan esnek bir anlatım göze çarpmaktadır. Portre, izlenimcilikle pek bağdaşmayan bir resim türü olmakla birlikte, kullandığı ışık-gölge aracılığıyla az da olsa bu akımın ilkelerini uyguladı. Sağlam bir çizim anlayışıyla saydam renkleri biraraya getirdi. Feyhaman Duran portrelerinin yanı sıra, genelde gerçekçi bir anlayışın egemen olduğu manzara resimleri de yaptı.
1944-47 arasında Topkapı Sarayı Müzesi için gerçekleştirdiği bir dizi manzara resmi, ayrıntılı
işçilikleri ve gerçekçi yaklaşımlarıyla aynı zamanda birer belge özelliği taşımaktadır. Gene, Topkapı Sarayı’ndan yaptığı intérieur’lerinde mekânın ışık altında değişken görünümlerini de başarıyla tuvallerine aktardı. Natürmortlarında ise önceleri katı bir biçimcilikle çalışırken, daha sonra doğa izlenimlerini geniş renk lekeleriyle yansıttı.
Bunlarda daha çok Gauguin ve Van Gogh gibi post-epresyonistlere yakınlaşan Duran, zaman zaman geleneksel minyatür sanatını temel alarak figürlü kompozisyonlar da gerçekleştirdi.
Galatasaray segilerine katıldı. İlk başarılı portre çalışması olarak bilinen Akil Muhtar portresiyle ödül kazandı. Türk Ressamlar Cemiyeti’nin karma sergilerinde yer aldı. 1938’de hükümetin düzenlediği yurt gezileri programı kapsamında Gaziantep’ten resimler yaptı. Devlet sergilerine düzenli olarak katıldı. Feyhaman Duran kış aylarını Süleymaniye’de dar bir sokak içerisindeki bahçeli evinde, yazları ise Çengelköy’deki yalısında çalışarak geçirirdi. Resim yapmaktan başka bir tutkusu yoktu. 8 Mayıs 1970’de ölümünden kısa bir süre sonra Akademi salonlarında kapsamlı bir sergisi açıldı.
HİKMET ONAT ÜSKÜDAR SAHİLİNDE KAYIKLAR
Lot 189
İmzalı, 1959 tarihli. Karkası “Üsküdar sahilinde kayıklar 21 Haziran 1959” yazılı. Tuval üzerine yağlıboya.
Boyut: 54 x 72 cm.
Fiyat: 100.000 TL / $6.536.000,00
KATALOG NOTLARI
Hikmet Onat kuşağının pek çok ressamı gibi sabah karanlığında yola çıkıp, o gün içerisinde kendisine hedef seçtiği konuları güneşin farklı açılarıyla birlikte resmeder. Geride kalan eskiz defterlerinden sanatçının taslaklarının üzerine, yakın bir süre sonra bitireceği ana resim için küçük notlar düştüğünü görmekteyiz.
Bu anlık kararlarla uygulanan bir resim yapma eyleminden ziyade, sanatçının akademik bir alt yapıya verdiği önemi göstermekte. Nitekim bu resimdeki sağlam kompozisyon ve renk planları Onat’ın izlenimci bir gözlemin olanaklarını atölye resminin soğukkanlılığıyla buluşturduğunu gösteriyor.
Her şeyin yerli yerinde konumlandırıldığı bu ağırbaşlı kompozisyonda matematiksel bir düzen ve akılcı bir şema göze çarpıyor. Renkler denizin yüzeyinde kararlılıkla yansıyor, formlar birbirleriyle denge içerisinde buluşuyor. Sanatçı sadece doğadan bir kesiti sunmakla kalmıyor aynı zamanda resim yapmanın incelikli aritmetiğini hissedebilenlerin keşfedebileceği matematiksel bir kompozisyon yaratıyor.
HİKMET ONAT
İstanbul’da doğan Hikmet Onat, 1910’da Sanayi-i Nefise’yi bitirdi. Aynı yıl Paris’e giderek Güzel Sanatlar Okulu’nda Fernand Cormon’nun atölyesinde çalıştı. 1914’te yurda dönerek geleneksel Galatasaray sergilerine katıldı. Akademi Müdürü Halil Edhem’in önerisiyle burada uzunca bir süre hocalık yaptı.
İlk kişisel sergisini 1976’da Ankara’da açtı. Açık hava ressamı olan sanatçı resimlerinde özellikle deniz temasını sıkça işledi. Kandilli sırtları, Çengelköy tepeleri, Rumelihisarı, Sarıyer, Üsküdar, Bebek peyzajlarında sandallar, mavnalar ve bunların suya yansımalarını ustaca tuvallerine aktardı.
Nazmi Ziya gibi, küçük canlı renk değerlerinden oluşan tuş tekniğini, ışığın biçimler ve renkler üzerinde yarattığı etkiyi içtenlikle duyumsayan ilk Türk ressamlarındandır.
Bir doğa ressamı olarak çalışmak, Onat’ın sanat yaşamının temel tutkusunu oluşturdu. Eserleri İstanbul ve Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzeleri ve özel koleksiyonlarda yer almaktadır.
HOCA ALİ RIZA SALACAK’TAN
Lot 190
Eski Türkçe imzalı, h.1338 (1919) tarihli. Tuval üzerine yağlıboya. Mukavvaya yapıştırılmış.
Boyut: 21,5 x 57 cm.
Fiyat: 50.000 TL / $3.268.000,00
KATALOG NOTLARI
Eski Kemal Erhan Koleksiyonu.
Enine akan yatay bir panorama içerisine yerleştirilen kız kulesi, tarihi yarımadayı belli belirsiz bir dokuda sunan incelikli bir fırça sürüşü... İstanbul’un her semtini karış karış arşınlayan, gündelik yaşantının en ince ayrıntılarını bir vakanüvis gibi kayda geçiren, kent gezgini bir ressamın küçük ama görkemli bir başyapıtına bakıyoruz. Sol bölümden başlayıp kademeli olarak sağ taraftaki derinliğe bir kompozisyon dersi verir gibi uzanan bu peyzaj, kendisini İstanbul’un taşına toprağına adayan bir ressamın, bu kente en yakışan rengi, yani maviyi nasıl da bir virtüöz gibi kullandığını gösteren nadir bir çalışma. Toprağın yüzeyinde dolanan kahverengimsi sarı tonun, kıyıya uzanan kayalıklı sahil şeridine akışındaki zarafet ile, kız kulesinin beyaz bir ışık ile donatılarak yaz mevsiminin tüm güzelliğini ortaya koyuşundaki yetkinlik ile arasındaki uyum gerçekten de alkışlanmaya değer.
NAZMİ ZİYA MEDRESE VE BAHÇESİ
Lot 191
Kontrplak üzerine yağlıboya.
Boyut: 33,5 x 41 cm.
Fiyat: 150.000 TL / $9.800.000,00
KATALOG NOTLARI
Eski Kemal Erhan Koleksiyonu.
Resim yüzeyine zarafetle işlenen renkler, ışığın atmosfer oyunlarıyla bir doğa kesitini yaladığı zümrüt gibi bir resim. Çallı Kuşağı olarak da anılan 1914 Kuşağı içerisinde doğanın nimetleri ile içsel bir bağ kuran en güçlü ressam muhtemelen Nazmi Ziya. O, Paris’te öğrendikleri kuralları profesyonel bir gösteri gibi uygulayan meslektaşlarından farklı olarak resmi bitirilmesi gereken bir ödev olarak görmüyor. Fırçayı yüzeye dokundurmayı, rengin ışık oyunlarına gebe bir pınar gibi akmasını, gölgelerin birer nota gibi inlemesini arzuluyor her resminde. Resmi ile sevişen, düşüncesi ve eylemini elinin altındaki yüzeyde mükemmel bir anda buluşturan nadir ressamlardan birinin gerçekten de mücevher gibi bir resmi ile karşı karşıyayız.
NAZMİ ZİYA
Nazmi Ziya ilk özel dersini Hoca Ali Rıza’dan aldı. 1902’de Sanay-i Nefise’ye giren Nazmi Ziya, Valery, Warnia ve Oskan Efendi’den dersler aldı. Mezun olduktan sonra Fransa’ya gitti. Bir süre Academia Julien’de Marcel Bachet ve Royer’in hocalık ettiği atölyeye devam etti. 1908-1918 yılları arasında, Paris’te Cormon Atölyesinde çalıştı. Paris’te büyük resim çalkantılarının yaşandığı bu dönemde sanatçı bir önceki akıma, daha açık bir deyişle empresyonizme sadık kaldı. Gerek Paris’te, gerek yurda dönüşünde İstanbul’da gerçekleştirdiği resimlerle bu ekolün Türkiye’deki en önemli temsilcilerinden biri oldu. Nazmi Ziya 19. yüzyılın son çeyreğine çekicilik ve gizem kazandıran bir kuşağın, Fransız izlenimcilerinin macerasını, bütün söylemlerini benimseyerek yaşamın amacı ve anlamı haline getirdi. İzlenimcilere özgü bir yaşam biçimini benimseyerek doğaya onlar gibi yaklaşmak istedi. Ama araştırıcı olmanın gerekliliğine de inanırdı. Bazen her şey, deniz, dağlar, bulutlar, toprak, yani mavi, mor, yeşil, sarı, yakıcı güneş altında eriyip silinmiş gibi gösterilirken, bazı küçük boyutlu çalışmalarında her şey asıl rengiyel pırıl pırıl ortaya çıkardı. Nazmi Ziya, manzara türüne olan büyük eğiliminin yanı sıra, konulu düzenlemeler yapmaya da çalıştı ve bunların halkın daha rahat anlayacağı biçimde olmasına önem verdi.
NAZMİ ZİYA adadan çamlar
Lot 192
KATALOG NOTLARI
Ahşap üzerine yağlıboya. Çok az bir restorasyonu bulunmakta.
Boyut: 51 x 31 cm.
Fiyat: 90.000 TL / $5.882.000,00
Eski Suat Hayri Ürgüplü Koleksiyonu.
İzlenimci bir ışık ve renk paletinin bu coğrafyadaki en yetkin uygulayıcılarından biri olan Nazmi Ziya’nın dokuya, tekstüre, bir fırçanın ardında bırakabileceği güzelliklere takla attıran şiirsel bir manzarasına bakıyoruz. Bir ressamın renk seçerken ve onu uygularken yaşadığı eşsiz hazzı tüm görkemiyle yansıtan harikulade bir resim bu. Doğanın kutsandığı, ağaçların gövdeleriyle birlikte göz kamaştırıcı birer forma dönüştüğü, yüzeyin her santimetre karesine yayılan ışığın adeta sevinçle ışıdığı bu resimde sanatçı, izlenimci bir tabloda aradığımız tüm güzellikleri gözlerimizi şenlendirecek bir zenginlikte sunuyor.
SUAT HAYRİ ÜRGÜPLÜ (1903 - 1981)
13 Ağustos 1903 yılında Şam’da doğdu. 1. Dünya Savaşı’na katılma fetvasını veren Şeyhülislam Ürgüplü Hayri Efendi’nin oğludur. Lale Devri’nin sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın soyundandır. Galatasaray Lisesi’nden sonra 1926’da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Çeşitli devlet hizmetlerinde bulundu. Türkiye-Yunanistan 1924 Nüfus mübadelesi mahkemelerinde çalıştı. İstanbul Ticaret Mahkemesi yargıçlığında bulundu (1929-1932). 1939 ve 1943’te Kayseri Milletvekili seçildi. 2. Şükrü Saraçoğlu kabinesinde Gümrük ve Tekel Bakanı oldu.1952 yılına kadar Demokrat Parti Kayseri Milletvekilliği yaptı. Avrupa İstişari Meclisi’nde
başkan yardıcımlığı görevinde bulundu. 1952’de parlamentodan ayrılarak Bonn Büyükelçiliğine getirildi. 1955’te Londra, 1959’da Washington, 1960’da Madrid Büyükelçiğine atandı. 1961 seçimlerine katılarak Adalet Partisi Kayseri Senatörü seçildi. Cumhuriyet Senatosu’nun ilk başkanı oldu. Bu görevi tamamladıktan sonra 1965 yılında (İsmet İnönü’nün başbakanlıktan istifa ettiği 5 Şubat tarihinden 10 Ekim 1965 genel seçimleri sonrasına kadar) Adalet Partisi’nin ölcülüğündeki koalisyon hükümetinin başkanlığını yaptı. 1966’da kontenjan senatörü seçildi. 1972’ye kadar bu görevde kaldı. 1981 yılında yaşamını yitirdi.
CEVAT DERELİ ANADOLU’DAN PEYZAJ
Lot 193
İmzalı, 1948 tarihli. İmza kazıma tekniğiyle atılmış. Tuval üzerine yağlıboya. Mukavvaya marufle edilmiş.
Boyut: 31,5 x 46 cm.
Fiyat: 22.000 TL / $1.438.000,00
KATALOG NOTLARI
Eski Suat Hayri Ürgüplü Koleksiyonu.
1938 yılında Cumhuriyet Halk Partisi tarafından organize edilen Yurt Gezileri vesilesiyle 1939’da Sinop’a, 1942’de de Gümüşhane’ye gider Cevat Dereli. Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Cemiyeti’nin kurucu kadrosunda yer alan bu ressamın, erken dönem resimlerinin ana izleğini bu iki seyahat belirler. Kendi deyişiyle Anadolu’nun rüzgarına, doğasına sinen kokuyu, her bölgesinde ayrı bir tatta beliren toprak örtüsünü bu deneyimin ardından kavramıştır Dereli. 1943 tarihli bu peyzajda yer alan düz çatılı evlerin düzenlenişine bakarak resmin Sinop’tan ziyade Gümüşhane’nin bir köyünü konu edindiğini söyleyebiliriz.
CEVAT DERELİ
Rüştiye ve idadide okudu. 1915’te Nazmi Ziya’nın yönlendirmesiyle kaydını yaptırdığı Sanayi-i Nefise’de Hikmet Onat ve İbrahim Çallı’nın öğrencisi oldu. Öğrencilik yıllarında Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin karma sergilerine katıldı. 1922-1923 yıllarında arkadaşlarıyla Yeni Resim Cemiyeti’ni kurdu. 1923’te Maarif Vekaletin’nin açtığı sınavı kazanarak burslu olarak Paris’e gitti. 1928’e kadar Julian’da Paul-Albert Laurens atölyesinde çalıştı.
Güzel Sanatlar Akademisi’nde Nazmi Ziya atölyesinde öğretmen yardımcılığı yaptı. Bu görevini dört sene sürdürdü. Daha sonra 7 yıl Tıp Fakültesi desinatörlüğü yaptı. Fakülte için anatomik planlar çizdi. Bu dönemde ayrıca Resim-Heykel Müzesi’nde çalıştı. Leopold Lévy’nin Akademide resim bölümü şefliğine atanmasıyla yeniden eski kurumuna döndü. 1947’de Çallı’nın emekliye ayrılmasıyla, onun yerine atölye hocası oldu. 1954’te yaptığı “İstihsal” konulu tablonun bir benzeriyle 1956’da Venedik Bienali’ne katıldı.
Yurt dışında düzenlenen çağdaş Türk sanatı sergilerine resim verdi. 1958’de Brüksel’de düzenlenen 50 yıllık modern sanat sergisine katılacak resimleri seçmek üzere toplanan uluslararası bir kurul, Türkiye’den gönderilen yapıtlar arasında Cevat Dereli’nin resimlerini sergilemeye değer buldu. Bu dönem dış basında sanatçı hakkında olumlu izlenimler yer almaya başladı. İlk zamanlarda empresyonist bir espri içinde realist çalışmış ve bu alanda pek çok natürmort ve peyzaj meydana getirdi.
İstanbul doğasını, balıkçıların yaşamını, Bağdat Caddesi “yellozlar”ını konu alan bir dizi resim yaptı. 1981’de Atatürk’ün 100. doğum yılı nedeniyle, Kültür Bakanlığı’nın düzenlediği sergide devlet ödüllerinden birini kazandı. Resimleri İstanbul ve Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzelerinin yanı sıra, yurt içi ve yurt dışında özel koleksiyonlarda yer almaktadır.
ŞEREF AKDIK PEYZAJ
Lot 194
KATALOG NOTLARI
İmzalı. Mukavva üzerine yağlıboya.
Boyut: 39,5 x 30 cm.
Fiyat: 6.000 TL / $392.200,00
Eski Suat Hayri Ürgüplü Koleksiyonu.
Çalışmalarında herhangi bir sanat üslubunun kesin etkileri görülmese de Şeref Akdik’in resim anlayışı, ressam-yazar Eşref Üren’in belirttiği gibi, “Edgar Degas’nın sağlam desene dayalı empresyonizmi” ile koşutluklar taşır. Doğa, nesne ve canlılar görünüşlerini resimsel bir anlatımın canlı ve gerçekçi sunumuna borçludur onun çalışmalarında. Tıpkı bu kompozisyonda olduğu gibi yakaladığı resimsel bir manzarayı tüm enerjisi ile tuval yüzeyine aktarır Akdik. Büyük estetik kaygıları yoktur, gördüklerine gereksiz kılıflar uydurmaz. Alabildiğine samimi bir yaklaşımla izleyicisini içerisine davet eden kompozisyonlar kurgular. Resmin arka planında belli belirsiz görünen ev, bahçeyi sınırlayan çit ve demir kapı, öndeki ağaçların toprak zemininde dolanan rengarenk bitki örtüsü resme gizemli ve her seferinde yeni baştan keyfedebileceğimiz bir heyecan katmakta.
NİMET AYETULLAH AĞAÇLIKLI YOL
Lot 195
KATALOG NOTLARI
İmzalı. Kontrplak üzerine yağlıboya.
Boyut: 41 x 33 cm.
Fiyat: 3.000 TL / $196.000,00
Eski Suat Hayri Ürgüplü Koleksiyonu.
İzlenimci ışık oyunlarıyla aydınlanan toprak bir yol, gölgelerin içinde birbiriyle yarışan renk tuşeleri, nereye uzandığı bilinmeyen sembolik bir yaşam çizgisi... Nimet Ayetullah az bulunur resimlerinden birinde küçük bir doğa parçasını lirik bir atmosferle örüyor. Toprağın kahverengisi ile ağaçların yeşilliği arasındaki hassas uyum, orada olunması arzulanan, her türlü ayrıntıdan arınmış bir hayal bahçesini hatırlatıyor.
AVNİ ARBAŞ LİMAN
Lot 196
İmzalı, 1946 tarihli. İmza kazıma tekniğiyle atılmış. Kontrplak üzerine yağlıboya.
Boyut: 36 x 46 cm.
Fiyat: 13.000 TL / $849.700,00
KATALOG NOTLARI
Yeniler Grubu’nun 1941 yılında gerçekleştirdikleri “Liman” konulu serginin dalları arasında beliriveren 1946 tarihli bir liman resmi. Gelecek yıllarda puslu bir atmosfere büründüreceği İstanbul’a daha yakından, kayıkların ve insanların salındığı bir rıhtımdan bakıyor Avni Arbaş. 1950’li yıllarda karanlık tonlara dönüşecek olan paleti henüz koyulaşmamış.
Ne izlenimci ne de hocalarının kontrolündeki Güzel Sanatlar Akademisi’nin kübik konstrüktivist eğilimlerinden izler taşıyor bu resim. Alabildiğine özgün alabildiğine rahat bir kompozisyon ve renk anlayışı dolanıyor resmin derinliklerinde. Önde küçük bir kalabalık kımıldanıyor arkada ise gövdeleri rengarenk kayıklar adeta görsel bir şölen sunuyor. Her anı ve her fırça vuruşuyla İstanbul’un denizi, mavisi, ışıltısı kokuyor bu resim. Henüz genç bir ressamın kendine güvenini de temsil ediyor.
AVNİ ARBAŞ
1919’da İstanbul’da doğdu. Babası, Kuvayi Milliye subaylarından süvari albayı Mehmet Nuri Bey’dir. Kendisi de resim yapan, yedi yaşındaki oğluna, Anadolu’da Fransızca öğretmeni bulan bu aydın subay, Avni’ye (kendi deyişiyle) sanatı aşılayan ilk öğretmeni olmuştu.
Mehmet Nuri Bey’in 1929’da ölümünün ardından, Avni, annesi Rana Hanımla birlikte İstanbul’a gelir. Burada, yatısız olarak Galatasaray Lisesi’ne yazılır.
Bu okulda içindeki ressamlık tohumunun yeşerip gelişmesini sağlayacak bir ortam bulur. Resim
öğretmeni, asker ressamlardan Mehmet Ali Bey’in yönetimindeki resim atölyesinde, Cihat Burak, Selim Turan gibi geleceğin önemli Türk ressamları bir arada çalışırlar.
Tuğralı Gümüş Leğen - İbrik
Lot 197
KATALOG NOTLARI
Sultan Abdülmecid’in kızı Behice Sultan’a (1848 - 1876) ait. Sultan Abdülmecid (1839 - 1861) tuğralı.
Boyut: Ağırlık: 3.715 gr. Yükseklik: 50 cm.
Çap: 37,5 cm
Fiyat: 175.000 TL / $11.438.000,00
Tüm parçalar eski Türkçe “İsmetlu Behice sultan Aleyhişşan Hazretleri 1277 (1860)” yazılı. Leğen düz dipli yayvan gövdeli yüksek ve geniş kenarlı. Pedestal ayaklı ibrik şişkin gövdeli uzun boyunlu ve bombe kapaklı. Kulplu ve emzikli. Kulbu dal, kapak tutamağı tomurcuk formunda. Sabunluğu ajurlu. Tüm parçalar kazıma tekniğiyle güllerden oluşan gırlant motifleri ve madalyonlarla işli. Madayonların içlerinde mimari motifler, üst kısımlarında çapraz meşale ve ok kuburları yer almakta. Leğenin dilimli bordürü stilize dal ve çiçek motifleriyle bezeli.
Portakal Sanat ve Kültür Evi tarafından 8 Kasım - 8 Aralık 2001 tarihleri arasında düzenlenen “Osmanlı Sanat Eserleri” sergisi’nde yer almıştır.
BEHİCE SULTAN
Sultan Abdülmecid’in (1839-1861) üçüncü ikbali Nesrin Hanım’dan olan kızdır. 6 Agustos 1848 yılında Çırağan Sarayı’nda doğdu. Beş yaşında annesini kaybetti. Abdülmecid’in en yaşlı evlenen kızıdır. Çeyizi çok erken hazırlandığı halde, verem olmasından dolayı ancak yirmisekiz yaşında evlendirildi. Sonunda Halil Hamid Paşa’nın torunu devrinin iyi giyimli ve eğitimli gençlerinden Hamid Paşa’ya aşık oldu ve Ocak 1876’da evlendi.
Tuğralı Gümüş Tepsi
Lot 198
Sultan II. Mahmud (1808 - 1839) tuğralı. Düz dipli geniş gövde dikdörtgen formunda. Kulbu dal ve el figüründen oluşmakta. Dilimli ve ajurlu bordürü stilize çınar yaprağı motifleriyle işli.
Boyut: Ağırlık: 4.463 gr. 81 x 45 cm.
Fiyat: l40.000 TL / $2.614.000,00
KATALOG NOTLARI
Tuğralı Gümüş Tatlı Takımı
Lot 199
Sultan II. Abdülhamid (1876 - 1909) tuğralı. Kapaklı tatlılık ve 2 kaşıklıktan oluşmakta. Yuvarlak bir kaide üzerinde yer alan şişkin gövdenin geniş ağzı dilimli. Tatlılığın kapak tutamağı kuş formunda. Kazıma tekniğiyle iri dal yaprak ve çiçek motifleri işli. Ajurlu kaidesi kıvrık dal motifleriyle bezeli.
Boyut: Ağırlık: 1.198 gr.
Fiyat: 9.000 TL / $588.200,00
KATALOG NOTLARI
Tuğralı Gümüş Tatlı Takımı
Lot 200
Sultan II. Abdülhamid (1876 - 1909) tuğralı. Kapaklı tatlılık ve 2 kaşıklıktan oluşmakta. Yuvarlak bir kaide üzerinde yer alan şişkin gövdenin geniş ağzı dilimli. Tatlılığın kapak tutamağı nar formunda. Kazıma tekniğiyle iri dal yaprak ve çiçek motifleri işli. Ajurlu kaidesi kıvrık dal motifleriyle bezeli.
Boyut: Ağırlık: 1.188 gr.
Fiyat: 9.000 TL / $588.200,00
KATALOG NOTLARI
BURHAN DOĞANÇAY DUVAR
Lot 201
İmzalı, 1998 tarihli. Kâğıt üzerine karışık teknik.
Boyut: 37 x 65,5 cm.
Fiyat: 8.000 TL / $522.900,00
KATALOG NOTLARI
Kent duvarlarına kazınan görsel alfabeyi modern zamanların freskleri olarak yorumlayan bir sanatçı Burhan Doğançay. Bir şehri ayakta tutan, kültürel ve politik tüm ilişkilere sınır oluşturan duvarların görsel kodlarını çözüyor sanatçı. İlkel mağara adamının elinin suretini çıkardığı ilk resimlerden bugüne insanlığın bıraktığı izlerin peşinden dolanıyor. Onu duvarların yüzeyine çeken ilgi, her türlü afiş ve sloganın gizli bir simetri oluşturması olsa gerek. Reklam firmalarının ilanları, bir çırpıda yazılıveren aşk sözleri, kaçak yapıştırılan politik içerikli ilanlar, iktidarın sansür etmek için üzerini belli belirsiz kapattığı sloganlar... açıkçası bir kenti ayakta tutan tüm görsel ve sözel ilişkiler onun dikkatli gözlerinden kaçmıyor. Bir iletişim ortamı olarak duvar, Doğançay’ın sanatının bel kemiğini oluşturuyor.
BURHAN DOĞANÇAY
1929’da İstanbul’da doğdu. Sanat eğitimine babasından ve Arif Kaptan’dan ders alarak başladı. Ankara Üniversitesi’nde hukuk eğitimi aldı. 1955’de Paris Üniversitesi’nde ekonomi doktorasını tamamladı. Akademik eğitimi devam ederken, babasının teşvikiyle başladığı resim çalışmalarını hiç aksatmadan sürdürdü. Paris’deki öğrencilik yıllarında La Grande Chaumiere’de sanat çalışmalarına katıldı. Doktorasını bitirip Ankara’ya döndüğünde Sanat Sevenler Kulübü’nde babasıyla ortak sergiler açtı. 1961’de 22. Devlet resim ve Heykel Sergisi’ne beş resmi kabul edildi. 1962’de New York’a gitti. 1964’de Guggenheim Müzesi müdürü Thomas Messer tarafından bir eseri satın alındı. New York duvarlarıyla başlayacak önemli esin kaynağı olan “Duvarlar” serisine de aynı yıllarda başladı. 1975’de 114 ülkeyi kapsayacak “Dünya Duvarları” fotoğraf projesine başladı. 1962’de projenin ürünlerini, Paris’te Georges Pompidou’da “Fısıldayan Duvarlar” adı altında ilk kez sergilendi. 1983’te Fransa’nın ünlü halı merkezi Aubusson’dan sanatçının tasarımları duvar halısı olarak dokunmaya başlandı. 1986’da büyük bir onarım geçiren Brooklyn Köprüsü’nün 19 adet büyük boy fotoğrafı New York kentinin 100. yıl kutlamalarında (1998) JFK Uluslararası Havaalanı’nda iki yıla yakın bir süre sergilendi.
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU ÇINAR ALTINDA / FİGÜRLÜ KOMPOZİSYON
Lot 202
KATALOG NOTLARI
İmzalı. Sanatçı duralitin her iki yüzünü de resmetmiş. İmza “Figürlü Kompozisyon” da yer almakta. Duralit üzerine yağlıboya.
Boyut: 120 x 120 cm.
Fiyat: 25.000 TL / $1.634.000,00
Anadolu’nun nakışsal geleneğine, motiflerindeki şiirsel düzene, sözlü edebiyatındaki ironi ve kedere hayran Bedri Rahmi’den, gövdesiyle neredeyse tüm insanlığı gölgeleyecek olan iri bir ağaç resmi. Modern resmi yerel tatlarla buluşturan, folklorik öğeleri renkçi ve çizgisel bir yaklaşımla resmine yediren sanatçı, büyük bir ağaç imgesi ile sanatının en yalın ama en gösterişli çalışmalarından birini sunuyor. Ağacın, gövde ve dallarını bir kaligrafi ustası gibi kesintisiz çizgilerle inşa eden, tüm yüzeyi kaplayan renk beneklerini bir ağ gibi ören Bedri Rahmi, her şeyiyle canlı ve pırıl pırıl bir kompozisyon kuruyor.
TURGUT ZAİM GÖLGE OYUNU
Lot 202-A
Boyut: 49 x 49 cm.
Fiyat: 10.000 TL / $653.600,00
KATALOG NOTLARI
İmzalı. 1930 tarihli. Mukavva üzerine yağlıboya.
Cumhuriyetin aydınlanmacı kuşağına ait bir sanatçı Turgut Zaim. Doğu ile Batı arasında sıkışmış bu coğrafyada, modern bir resim yapmak için yerel konular ile batılı formları sentezlemek gerektiğini düşünen, araştıran bu ilk kuşağın en ilginç ressamlarından biri. Hem sözlü bir geleneği hem de kültürel ve tarihsel bir birikimi yeni bir anlayışla sunmanın yollarını Orta Anadolu’nun kırsal kesiminde keşfeder Zaim. Minyatür sanatının perspektifsel düzenini erken dönem resimlerinin alt yapısına bir kaynak olarak görür. Saraydan Kız Kaçırma Operası’nı tipik doğulu giysileri içerisinde minik figürlerle canlandırır, keçisinden süt sağan Yörük kadınını yandan görünüşüyle bir minyatür kahramanına benzetir. Anadolu’nun gündelik yaşantısına sinen her ayrıntıyı, bu resimde de olduğu gibi bir gölge oyununu ve onun etrafında yaşanan heyecanı resmine yansıtır. Yüzyıllardır bu topraklarda sahnelenen kültürel bir eylemin getirdiği sosyal bağa işaret eder. Işık gölge tiyatrosundan süzülen keskin gölgelere grotesk bir hava katar, perdeyi görmek için boyunlarını uzatan küçük delikanlıların başlarını modern bir resimde görebileceğimiz şekliyle soyut bir forma dönüştürür. Yitip giden zamanı ve kültürel birikimi kutsar Turgut Zaim.
TURGUT ZAİM
St. Joseph’i bitirdikten sonra Güzel Sanatlar Akademisi’ne girdi. İ. Çallı’nın atölyesinde çalıştı. F. Duran’nın Atölyesine bir dönem devam etti. 1930’lu yılların ortalarında Ankara’ya yerleşti.
Turgut Zaim’in resmi, getirdiği yeni ve kapsamlı içerik, buna bağlı biçim anlayışıyla, yakın dönem resim sanatımızda Batılı akım ve eğilimlerin paralelindeki gelişmelere bir karşı seçenek oluşturdu. Resimlerinde folklorik öğeler ön plana çıkardı, yöresel kaygıları şiirsel bir ifade çerçevesi içinde sundu.
FİKRET MUALLA OTURMUŞ ÇIPLAK
Lot 203
KATALOG NOTLARI
İmzalı, 1955 tarihli. Kâğıt üzerine karışık teknik.
Boyut: 37 x 29 cm.
Fiyat: 25.000 TL / $1.634.000,00
Eski Ferit Edgü Koleksiyonu.
Portakal Sanat ve Kültür Evi “Fikret Mualla Resim Müzayedesi” 2 Ekim 1991 Müzayede Kat.No: 34’te yer almıştır.
Görünüş dünyasını oluşturan tüm canlıların, nesnelerin, bedenlerin kendisi ile konuştuğunu düşünüyor Fikret Mualla. Küçük ayrıntılar, insanların bedenlerinden yansıyan ifadeler, bar-bistro ve cafelerde bir araya gelen küçük topluluklar, sokakta karşılaştığı küçük kızlar... Açıkçası yaşadığı zaman dilimi içerisinde karşılaştığı her şeyle senli benli bir yakınlaşması var Mualla’nın. Kanlı canlı bir dünyanın içine sinen tüm güzelliklerle ilgileniyor. Her şeye yakın olmak, ressam olarak her şeyin tadına bakmak istiyor. Gören bir göz olarak konularını kendi yaşantısından çekip alıyor. Bu çıplak figür belki de gerçekten karşısında boylu boyunca oturmasa bile hatıralarından çekip aldığı bir gövdeyle ilişkilenerek beliriveriyor. Masmavi bir gökyüzünün taçlandırdığı bir odada sadece bir nüye dikkatini veriyor Mualla. Onda resim yapmanın hazzını yaşıyor.
FİKRET MUALLÂ
Saint Joseph ve Galatasaray Lisesi’nden sonra mühendislik okumak üzere İsviçre’ye gönderildi. Mühendislikten daha çok resmin ilgisini çektiğini farkederek Münih Güzel Sanatlar kademisi’nde afiş ve desinatörlük, ardından Berlin Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim eğitimi aldı. 1930’ların sonunda gittiği Paris ve Güney Fransa’da hayatının sonuna kadar kaldı. Fransa’da son “bôhème” olarak adlandırılan ve hayatının bir bölümünü akıl hastanelerinde geçiren sanatçı ardında çok sayıda desen, guaj, suluboya ve az sayıda yağlıboya tablo bıraktı. Ölümünden sonra resimlerinden bir bölümü devlet tarafından satın alınarak, Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nde bir Fikret Muallâ Salonu oluşturuldu. Trajik yaşamı ve bunalımlarıyla, resmin özgün yapısıyla çağdaş resim sanatımızın kapılarını Batı dünyasına açmayı başaran ve Batılı kaynaklarda kendi adından söz ettirebilen ilk Türk sanatçısı oldu.
AMADEO PREZİOSİ İSTANBUL
Lot 204
İmzalı, 1865 tarihli. Kâğıt üzerine suluboya.
Boyut: 24 x 34 cm.
Fiyat: 20.000 TL / $1.307.000,00
KATALOG NOTLARI
AMADEO PREZİOSİ
Malta’nın Valetta kentinde doğan Preziosi, soylu bir aileye mensuptu. İlk resim çalışmalarına Guiseppe Hyzler’in atölyesinde başladı, daha sonra, eğitimini Paris Güzel Sanatlar Akademisi’nde devam ettirdi. 1842 sonlarında İstanbul’a yerleşti. Şehrin çağdaş yaşamını resimlerine yansıtarak ün yaptı. Resimlerinde İstanbul halkının kültür çeşitliliğini yansıttı. Çeşitli mesleklerden Türkler’in yanı sıra, Rum, Arnavut, Ermeni, Bulgar ve Yahudi gibi Osmanlı toplumunun diğer etnik kesimlerini de resmetti. İstanbul’un insanları kadar görünümleri de Preziosi’nin ilgisini çeken konulardı. Resimlerini kalem ya da mürekkeple çizip, sonra suluboya ile renklendirirdi. Resimlerinin taş baskıları Stamboul Recollections of Eastern Life ve Stamboul Souvenir d’Orient adı altında iki albümde yayınlandı. Sultan II. Abdülhamid’in saray ressamlığını yaptı.Resimlerini Londra, Paris ve İstanbul’da sergiledi. İstanbul’da ölen sanatçının eserleri, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Deniz Müzesi, Topkapı Sarayı Müzesi ve özel koleksiyonlarda yer almaktadır.
BARTOLİNİ ESKİ İSTANBUL SOKAĞI
Lot 205
KATALOG NOTLARI
İmzalı, 1892 tarihli. Kâğıt üzerine suluboya.
Boyut: 54 x 36 cm.
Fiyat: 12.000 TL / $784.300,00
G. LAVAUD ÇEŞME BAŞINDA SOHBET
Lot 206
İmzalı. Kâğıt üzerine suluboya. 19. yüzyıl.
Boyut: 17 x 23 cm.
Fiyat: 4.500 TL / $294.000,00
KATALOG NOTLARI
THOMAS ALLOM ÇERKEZ ESİRLER
Lot 207
KATALOG NOTLARI
Kâğıt üzerine suluboya.
Boyut: 30 x 22 cm.
Fiyat: 22.000 TL / $1.438.000,00
THOMAS ALLOM
Londra’da doğan sanatçı yüksek öğrenimini Kraliyet Akademisi’nde yaptı. İçindeki gezip görme, seyahat etme ve gördüklerini bir mimar gözüyle resimleme tutkusu onu ister istemez belgesel ressamlığa yöneltti. Önce ülkesi İngiltere’yi, ardından İskoçya’yı dolaşıp resimledi, daha sonra Fransa ve Belçika’ya geçti. Bu ülkelerde de birbirinden güzel manzara resimleri yaptı. Gezip görme arzusu olan, daha uzaklara Çin’e götürdü. Bu seyahatların ardından Allom, bir dönem ülkesi İngiltere’de kaldıktan sonra, uzun zamandır arzuladığı İstanbul’u ve doğudaki kutsal toprakları görmek üzere yeniden yollara düştü.
Yaşamının en verimli dönemi olan 1834-1836 yılları arasında, İstanbul'dan başlayarak Anadolu, Suriye ve Filistin topraklarında seyahat edip, çeşitli resimler meydana getirdi. İstanbul'u, Yeniköy'den Yedikule'ye kadar resmetti.
Bu eserleriyle, döneminin oryantalist ressamları arasında önemli bir yer edindi. İstanbul'da bulunduğu sıralarda, İstanbul'daki İngiliz elçiliğinde görev yapan din adamı ve araştırmacı Robert Walsh'ın rehberliğinde şehrin tarihi yapısı üzerine önemli bilgiler alarak bu gizemli kentin meydanlarında, sokaklarında pitoresk resimler çizdi.
KARL - P. THEMİSTOCLES VON ECKENBRECHER HALİÇ
Lot 208
İmzalı, 1876 tarihli. Resmin sol alt köşesi “Das Goldene Horn” yazılı. Kâğıt üzerine suluboya.
Boyut: 20 x 32 cm.
Fiyat: 15.000 TL / $980.000,00
KATALOG NOTLARI
ALEXEY PETROVİCH BOGOLYUBOV
Lot 209
KATALOG NOTLARI
2 adet kâğıt üzerine karışık teknik.
Boyut: 14 x 9 cm.
Fiyat: 12.000 TL / $784.000,00
a. İstanbul İmzalı. Sol tarafında “Constantinople” yazılı.
b. Venedik İmzalı. Sol tarafında “Venezih” yazılı.
ALEXEY PETROVICH BOGOLYUBOV
Rus asıllı sanatçı Pomeranie kentinde doğdu.
Saint Petersbourg Akademisi'nde Worobjeff ve Willeward'ın öğrencisi oldu. Daha sonra Cenevre'de Calame'in Paris'te ise Isabey'in atölyesinde çalıştı. Öğrenimini Düseldorf'ta Anderas Achenbach'ın atölyesinde tamamladı. İtalya'ya gitti. 1861 yılında profesör oldu. Denizle ilgili resimler ve gravürler yapan sanatçı Venedik, İstanbul ve Amsterdam’ı sıkça resmetti.
Eserleri Leningrad, Moskova ve Paris Müzelerinde sergilenmektedir.
FRANÇOİS MAURY HAMAKTAKİ KADIN
Lot 210
İmzalı. Tuval üzerine yağlıboya.
Boyut: 33 x 40,5 cm.
Fiyat: 12.000 TL / $784.000,00
KATALOG NOTLARI
NARCİSSE - VİRGİL DİAZ DE LA PENA SÜSLENEN HANIMLAR
Lot 211
KATALOG NOTLARI
İmzalı. Ahşap üzerine yağlıboya.
Boyut: 44,5 x 32 cm.
Fiyat: 28.000 TL / $1.830.000,00
CARL CALUSD BEYKOZ
Lot 212
İmzalı. Tuval üzerine yağlıboya.
Boyut: 69 x 92 cm.
Fiyat: 10.000 TL / $653.600,00
KATALOG NOTLARI
CARL CALUSD
Gece konulu deniz resimleriyle ünlü Amerikalı ressam uzun yıllar İstanbul’da yaşadı. Burada imparatorluğun güzel sanatlar okulunda eğitim gördü. Hükümdarın gözbebeği ressam Valeri’den dersler aldı.
CARL CALUSD KURAN OKUYAN HOCALAR
Lot 213
İmzalı. Tuval üzerine yağlıboya.
Boyut: 51 x 61 cm.
Fiyat: 12.000 TL / $784.000,00
KATALOG NOTLARI
LUİS RİCARDO FALERO GENÇ KADIN PORTRESİ
Lot 214
KATALOG NOTLARI
İmzalı, 1876 tarihli. Tuval üzerine yağlıboya. Rantuale edilmiş.
Boyut: 73 x 54 cm.
Fiyat: 70.000 TL / $4.575.000,00
LUIS RICARDO FALERO
İspanya’nın Granada kendinde doğdu. Eğitimini Paris’te yaptı. 1880 yılında Londra’ya yerleşti. Çıplak kadın figürlerini mitoloji ve düşsel konularda başarıyla kullandı. “Gece Perisi”, “Minstral’in Dansı” ve “Zodyak” önemli eserlerinden bazılarıdır.
ANONİM (İNGİLİZ EKOLÜ)
Lot 215
KATALOG NOTLARI
Tuval üzerine yağlıboya. 18. - 19. yüzyıl.
Boyut: 98 x 83 cm.
Fiyat: 60.000 TL / $3.922.000,00
ANTON DİEFFENBACH HAREMDE EĞLENCE
Lot 216
İmzalı. Tuval üzerine yağlıboya.
Boyut: 32,5 x 45,5 cm.
Fiyat: 10.000 TL / $653.600,00
KATALOG NOTLARI
ANTON DIEFFENBACH
Alman asıllı sanatçı Wiesbaden’de doğdu. Eğitimine Strasbourg’da resim sanatı okuyarak başladı. Ardından Paris’e Pradier’nin atölyesinde heykel sanatını öğrenmeye gitti. Uzun süre geçmeden Düsseldorf’a Jordan’ın atölyesinde resim eğitimine kaldığı yerden devam etti. Aile ortamını ve çocukların oyunlarını resimlerinde konu olarak kullandı. Eserleri Bremen ve Strasbourg Müzelerinde sergilenmektedir.
ANONİM (FRANSIZ EKOLÜ) SÜSLENEN HANIM SULTAN
Lot 217
KATALOG NOTLARI
Maden plaka üzerine yağlıboya. 18. yüzyıl sonu - 19. yüzyıl başı.
Boyut:48 x 38,5 cm.
Fiyat: 65.000 TL / $4.248.500,00
EDOUARD - BERNARD DEBAT - PONSAN BAĞDAŞ KURMUŞ SATICI KIZ
Lot 218
KATALOG NOTLARI
İmzalı, 1882 tarihli. Tuval üzerine yağlıboya. Rantuale edilmiş.
Boyut: 112,5 x 74 cm.
Fiyat: 65.000 TL / $4.248.500,00
EDOUARD-BERNARD DEBAT-PONSAN
Fransa’nın Toulouse kendinde doğdu. Güzel Sanatlar Akademisi’nde Cabanel’in öğrencisi oldu. Fransız sanatçılar derneğinin başkanlığını yaptı. “Legion D’Honneur”e layık görüldü. Eserleri Carcassonne, Clermont-Ferrand, Nantes, Rouen ve Toulouse müzelerinde sergilenmektedir.
ACHİLLE JACQUES - JEAN - MARİE DEVERİA GENÇ KIZ PORTRESİ
Lot 219
KATALOG NOTLARI
İmzalı. Tuval üzerine yağlıboya.
Boyut: 105 x 69 cm.
Fiyat: 10.000 TL / $653.600,00
ACHILLE JACQUES-JEAN-MARIE DEVÉRIA
Tarih ressamı Eugene Devéria’nın kardeşidir. Laffitte ve Girodet’in öğrencisiydi. Yağlıboya, karakalem, gravür ve taşbaskı çalışmaları yaptı. 1822 yılında “Salon de Paris” de eserleri sergilendi. Kardeşi ile beraber sanat okulu açtı. 1830 yılında döneminin başarılı illüstratörlerinin arasında yer aldı. Alman ozanı, oyun yazarı Goethe’nin dünya klasikleri arasında yer alan Faust adlı şiirsel oyunu illüstrasyonunu yaptığı en önemli eserlerinden biridir.
Alexandre Dumas, Sir Walter Scott, Alfred de Musset, Honoré de Balzac, Victor Hugo, Marie Dorval, Alphonse de Lamartine, Alfred de Vigny Franz Liszt gibi döneminin ünlü şahsiyetlerinin portrelerini yaptı. Bazı önemli eserleri Versaille Sarayı Müzesi’nde bulunmaktadır.
ANONİM YAVUZ SULTAN SELİM PORTRESİ
Lot 220
KATALOG NOTLARI
Tuval üzerine yağlıboya. Rantuale edilmiş. 19. yüzyıl.
Boyut: 44,5 x 39 cm
Fiyat: 4.000 TL / $261.400,00
AYASOFYA
Lot 221
KATALOG NOTLARI
İmzalı, 1930 tarihli. İmzanın yan kısmı “Stamboul” yazılı. Tuval üzerine yağlıboya. Duralite marufle edilmiş.
Boyut: 40 x 30 cm.
Fiyat: 3.000 TL / $196.000,00
ANONİM (ALMAN EKOLÜ) AT PAZARI
Lot 222
Tuval üzerine yağlıboya. Rantuale edilmiş. 18. yüzyıl.
Boyut: 118,5 x 197,5 cm.
Fiyat: 300.000 TL / $19.600.000,00
KATALOG NOTLARI
ANONİM (HOLLANDA EKOLÜ) AV PEŞİNDE
Lot 223
Tuval üzerine yağlıboya. Rantuale edilmiş.
Boyut: 121 x 175 cm.
Fiyat: 300.000 TL / $19.600.000,00
KATALOG NOTLARI
EMİLE COULON İSTANBUL
Lot 224
Boyut: 27 x 183 cm.
Fiyat: 7.500 TL / $490.000,00
KATALOG NOTLARI
HENRİ MALFROU - SAVİGNY İSTANBUL
Lot 225
İmzalı. Tuval üzerine yağlıboya.
Boyut: 80 x 131 cm.
Fiyat: 25.000 TL / $1.634.000,00
KATALOG NOTLARI
BOĞAZİÇİ’NDE SANDAL SEFASI
Lot 225-A
İmzalı. Tuval üzerine yağlıboya.
Boyut: 36,5 x 64,5 cm.
Fiyat: 12.000 TL / $784.300,00